Tarih: 02.08.2025 13:05

AYRILIK VE KAVUŞMA ARASINDAKİ YOLCULUK

Facebook Twitter Linked-in

Kaç dünya var, hiç düşündün mü?
Gözünün gördüğü kadar mı, yoksa kalbinin hissettiği kadar mı?
Belki de hayat, sahip olduklarımızla değil, elimizden kayıp gidenlerle yazılır.
Çünkü insan, tek bir dünyada doğar ama ömrünü diğerlerini aramakla geçirir.

Her biri kendini bütün sanır; ta ki başka bir kapıdan içeri girene kadar…
O an fısıldarsın kendi kendine:
"Dünya varmış."

Kimi zaman kalbinin diliyle konuşan sessiz bir evrendesin.
Kimi zaman hırsın atlarını koşturduğu, zamanın bile satıldığı bir meydanda.
Bazen sadakat üzerine kurulmuş dostlukların arasında, bazen tek bir sözle yıkılan köprülerin önünde.
Kimi gün gerçeğin tükendiği yerde, umudun yeniden filizlendiği hayallerin eşiğinde…
Ve bir gün gelir, görünmeyenin hüküm sürdüğü, sessizliğin bile anlam kazandığı maneviyatın derinliğinde bulursun kendini.
Her biri kendi yörüngesinde döner. Ama şunu bil: Hiçbir yörünge tek başına bir kâinat değil.

Ve sonra… Sessizliğiyle bile acıyı fısıldayan bir dünya vardır: Ayrılık.
Zaman ağır akar orada, nefes bile derinleşir. Bir sandalyenin boşluğu, bir sesin yankısı, bir bakışın hayali… Hiçbiri yok, ama hepsi var.
Hayat bazen, hiç beklenmeyen bir sabahın gölgesinde değişir.
Ve hangi inanca yaslanırsa yaslansın insan, içinden hep aynı soruyu geçirir:
"Bir daha görebilecek miyim?"

İşte bu sorudur bizi diri tutan. Çünkü belki de hiçbir ayrılık kendi başına var olamaz. Ayrılık, kavuşmaya yürüyen bir köprüdür.
Ayrılık dünyası, kavuşma dünyasına dönüşmeden kalamaz.
Tıpkı hiçbir gecenin sabaha yenilmeden varlığını sürdürememesi gibi…

Hayat dediğin belki de budur:
Bir dünyada kaybettiklerini, diğerinde bulacağına inanmak.
Bir kapı kapanırken, ötekinin sessizce açıldığını bilmek.
Ve biz, ölene kadar dünyalar arasında yol alırız…
Çoğu kez birini görmeden, birini tamamlamadan gideriz
Ayrılık, kavuşmanın ilk hecesidir.
Çetin Ay




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —