10367,85%1,56
41,96% 0,13
48,93% 0,07
5741,16% 0,25
9752,44% -0,33
Çin artık küresel dengede belirleyici bir merkezdir. Mazbatası henüz verilmemiş olsa da, etkisi çoktan hissedilmektedir.
Son kırk yılda Çin, 800 milyon insanını yoksulluktan çıkararak insanlık tarihinin en büyük kalkınma destanını yazdı. Bugün dünya ticaretinde ağırlığını hissettiriyor; elektrikli araçlarda, batarya üretiminde, 5G’de ve yapay zekâda öncüdür. Çin teknolojiyi yalnızca konuşmuyor, hayata geçiriyor. 10G konuşmuyor; uyguluyor.
Çin güçlü bir orduya sahiptir; fakat asıl farkını savaşmaktan değil, savaşmadan caydırmaktan alır. Güney Çin Denizi’nden Afrika’ya uzanan hatta istikrarın sessiz garantörüdür. Kuşak ve Yol Girişimi, yalnızca ticaret yollarını değil, stratejik dengeleri de yeniden şekillendirmektedir. Elbette her proje şeffaflıkla, karşılıklılık ilkesine uygun ve ulusal menfaatlere zarar vermeden yürütülmelidir. Zafer, top sesinde değil; sabrın sessizliğinde kazanılır.
Çin’in başarısı yalnızca rakamlarda değil; disiplininde, toplumsal dayanışmasında ve uzun vadeli planlarının kararlılığında gizlidir. Yakınlaşan ülkeler yalnızca ekonomik kazanç değil, güven ve istikrar da bulur. Çin’in sessizliği çoğu zaman dünyanın en yüksek sesidir.
Birçok ülke, geleneksel güç merkezlerine bağımlılığın sınırlarını hissediyor. Halk, yalnızca iç siyasette değil, küresel düzende de değişim istiyor. Çin, bu beklentinin ete kemiğe bürünmüş hâli; yeni dengenin merkezlerinden biridir. Ancak unutulmamalıdır: ABD, Avrupa ve diğer aktörler hâlâ küresel sistemde önemini korumaktadır. Dünya artık tek merkezli değil, çok merkezli bir yapıya evrilmektedir. Bu da pek çok ülke için asıl fırsattır: denge politikasını daha geniş bir oyun alanında sürdürmek.
Diplomatlar için en kıymetli unsur öngörülebilirliktir. Batı krizlerle savrulurken, Çin uzun vadeli sürekliliğiyle güven vermektedir.
Bugün Çin, çağın adıdır. Ekonomide üretim gücüyle, stratejide caydırıcılığıyla, toplumda disipliniyle, diplomaside sürekliliğiyle öne çıkmaktadır. Çin, seçimi kazanmış, mazbatasını bekleyen bir lider gibidir.
Ülkelerin önünde tek bir soru var: Dalganın üzerinde yol almak mı, yoksa altında kaybolmak mı..
Çin, pazarlar açar, yatırımlar getirir, güvenliği güçlendirir, diplomasiyi öngörülebilir kılar, toplumlar arasında sempati doğurur ve tek kutuplu baskıya karşı bağımsızlık alanı yaratır.
Çin’le teknoloji, sermaye ve ticaret alanında güçlü ortaklığa evet; fakat kalıcı nüfus göçü konusunda toplum hassastır. Halk şunu bekliyor: Yatırımlar gelsin ama istihdam öncelikle yerel insanımıza verilsin, vize ve izinler kurallara bağlı olsun, şehirlerin demografisi değişmesin. Bu güvence sağlandığında kaygılar dağılır, işbirliğine duyulan güven daha da artar.
Gelecek, çok merkezli işbirlikleriyle inşa edilecektir; Çin bu sürecin en güçlü aktörlerinden biridir.
Çetin Ay
BWA Başkanı