10542,09%-0,94
40,54% 0,02
46,74% 0,07
4322,06% 0,01
6936,29% 0,00
Belediye Başkanı Muharrem Erkek, “Çevre ve Su” konulu basın toplantısında ilgili STK'lar ve basın mensupları ile bir araya geldi.
Erkek, kentimizin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı çevresinde hayata geçirilmek istenen madencilik faaliyetlerinin kentimiz için ciddi bir tehdit olduğunu belirterek; “Biz, doğadan ve yaşamdan yanayız. Haklı olan, iyi olan kazanacak. Biz de bu süreci yakından takip edeceğiz” dedi.
Belediye Başkanı Sayın Muharrem Erkek'in “Su ve Çevre” konulu basın toplantısı konuşmasının tam metni;
“Basınımızın değerli mensupları, Sayın İl Genel Meclis Başkanım, İl Genel Meclisimizin ve Belediye Meclisimizin değerli üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının çok değerli başkanları, yöneticileri, değerli çalışma arkadaşlarım ve saygıdeğer hemşerilerim, herkesi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Keşke çok daha güzel konularda basın toplantı yapabilsek ama ülkemiz maalesef bir yandan ağır bir adalet krizi bir yandan da ağır bir ekonomik kriz içerisinde. Tabii ekonomik kriz, yukarıdakiler ve çevresi için değil. Kriz, milyonlarca işsiz, asgari ücretli, emekli için. Biz bile Çanakkale 'de yedi mahallede, merkezde her ay sekiz yüz aileye, iki bin beş yüz lira destek veriyoruz. Bu yaptığımız sosyal yardımların yalnızca bir kalemi. Her ay 800 aileye, öncelikle kadının hesabına yatmak üzere 2 bin 500 lira destek veriyoruz ki, en azından Cuma Pazarı'na gidebilsin. En azından ufak tefek ihtiyaçlarını karşılayabilsin. Bu tablonun sorumlusu da tabii ki hükümet.
Bir yandan adalet krizi, bir yandan ekonomik kriz, bir yandan iklim krizi, bir yandan da ormanlarımız yanıyor. Ve bir yandan çok ciddi bir kuraklık ve susuzluk. Ama meclisten çıkarılan yasalara bakıyoruz…
Meclis tatile girmeden önce biliyorsunuz İklim Kanunu'nu çıkarttılar. Bir de Maden Kanunu'na geçici bir madde eklediler.
Bu İklim Kanunu son derece eksik ve mecburen bu kanun Anayasa Mahkemesi'ne götürülecek. Öbür taraftan da kömür teşvikleriyle, karbon salımını yükselten uygulamalar.
Zeytin Kanunu'nu değiştirmeden, kanunun arkasından dolanarak yapılan Maden Kanunu'ndaki değişikliklerle ve eklemelerle zeytini, doğayı, ciddi şekilde tehdit eden düzenlemeler meclisten geçti.
Ne trajedidir ki, İklim Kanunu'yla Maden Kanunu'nda bir arada ve adrese teslim düzenlemeler yapıldı.
Örneğin Maden Kanunu'na geçici bir madde eklendi.
Yalnızca Muğla'da bazı termik santrallerin çevresinde bulunan zeytinlikleri yok etmek için özel bir düzenleme yapıldı. Direkt adrese teslim şirketler için özel düzenleme yapıldı.
Bir memlekette, mecliste çoğunluğu bulunan hükümetin çıkarttığı kanunlar, aslında o hükümetin tercihlerini de gösterir.
Bizim tercihimiz kamu yararı. Bizim tercihimiz halktan yana. Bizim tercihimiz toprağımızdan, suyumuzdan, havamızdan ve bahçemizden yana. Bizim tercihimiz hukukun üstünlüğü.
Maalesef hükümetin çıkarttığı kanunlara baktığımız zaman tam tersini görüyoruz.
2025 yılı Türkiye'nin bütçesi 14 trilyon 731 milyar lira.
Bu bütçede ormanlarımızın, suyumuzun ve toprağımızın korunması, iklim krizi için ne kadar pay ayrılmış? İklim kriziyle ilgili bir bilgiyi de paylaşacağım. Çünkü Çanakkale'yi çok yakından ilgilendiriyor. Ondan sonra asıl konumuza geleceğiz.
Biliyorsunuz Türkiye Ekonomi politikaları araştırma vakfı bir rapor yayınladı. Bu rapordan herkesin bilgisi olmayabilir ama lütfen bu raporu herkes dikkatli bir şekilde okusun.
Bu rapora göre Çanakkale'miz, bu güzel coğrafya, Türkiye genelinde karbon salımı konusunda en yüksek ilk beş il arasında yer aldı.
Türkiye genelinde sera gazı emisyonlarının faaliyet türlerine göre raporda bir inceleme yapılmış. Yine Çanakkale elektrik üretimi faaliyeti bakımından 20 milyon 336 bin tonluk karbon emisyonu ile Türkiye'de ilk sırada yer alıyor. Bunun bir tek sebebi var arkadaşlar. Biga Yarımadası'ndaki termik santralleri. Elektrik üreten ama kömürle. Bunun sebebi bu ve sonuç ortada. Yıllarca bunun mücadelesi verildi. Uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler tarafından yapmayın denildi. Şimdi de sonuç ortada. Karbon salımında maalesef Türkiye'de en yüksek ilk beş il arasına girdik. Çanakkale 'deki rapora göre toplam karbon emisyonunu yüzde yetmiş dördü tek başına bu fosil yakıtla elektrik üretim tesislerinden kaynaklanıyor. Bu bilgiyi de iklim krizi gündemdeyken paylaşmak istedim.
2019 yılında bu topraklarda, Kirazlı Balaban Mevkiinde çok büyük bir mücadele verildi. Su ve Vicdan Nöbeti, bütün ülkenin vicdanında yer buldu.
Bu konuda bir kez daha çevre için mücadele eden herkese çok teşekkür ediyorum.
Çanakkale halkıyla birlikte inanılmaz bir mücadele verildi. O ve mücadele sonucunda Alamos Gold'un Kirazlı Balaban mevkindeki projesi durduruldu. Tabii bu süreçte de yüz binlerce ağaç kesildi.
O bölge, o alan ne hale geldi? Hepimizin içi yandı ama sonuçta o proje, verilen mücadele sonunda durduruldu.
Şimdi yıl 2025. Bugün tekrar o proje başka bir altın madeni şirketine devredilerek, şirketler arasında ön protokoller imzalanarak tekrar hayata geçirilmek isteniyor.
Hatırlayın, 2021 yılında dönemin Orman Bakanının verdiği sözler vardı. Burayı rehabilite edeceğiz, ıslah edeceğiz, tekrar toprakla ağaçla buluşturacağız ve ekosisteme kazandıracağız denildi.
Bugün gelinen noktada, tekrar proje hayata geçirilmek isteniyor.
Bütüncül olarak baktığımızda Atikhisar Barajı'mızın hemen dibinde Koza Madencilik, ki onun daha ÇED raporu yayınlanmadı ama o proje de hayata geçirilmek isteniyor.
Bütün bu projelere baktığımızda su kaynaklarımız ciddi tehdit altında.
Atıkhisar Barajı'mız, Bayramiç Barajı'mız ciddi tehdit altında.
Çünkü bu projeler, teknik uzmanları çok daha iyi biliyor; asit kaya madenciliği dediğimiz bu metalik madencilik, suyu yok eden ve suyu tüketen bir madencilik. Bugün Çanakkale'mizde de dünyada da en önemli mesele aslında su. Birçok köyümüzde su yok. Su kuyuları kurudu.
Tarımsal sulamada ciddi sorunlar var. Temiz içilebilir su kaynaklarına ulaşmak artık eskisi kadar kolay değil. Bin Pınarlı İda'yı yok etmek, bu coğrafyaya ihanettir. Tarihe, kültüre, geleceğe ihanettir.
Her zaman Altını çizerek vurguladığımız bir şey var. Ekosistem hakkı. Gelecek nesillerin hakkı. Biz onlara nasıl bir çevre bırakacağız? Onların sağlıklı bir çevrede doğup büyüme hakları var. Gelecek nesillerin haklarını yok ediyorlar ve birkaç şirket uğruna özel düzenlemelerle bunu gerçekleştiriyorlar. Ama hiç kimse unutmasın ki, Çanakkale 'de bu mücadele kararlılıkla devam edecek.
Herkesin bir kez daha düşünmesini istiyoruz. O bölgeyi rehabilite edin. Tekrar ekosisteme kazandırın. Bu projeyi yeniden canlandırmaya teşebbüs etmeyin. Bu alanı devralmak isteyenlerin de bin kere düşünmesini öneriyoruz.
Çanakkale'de Çanakkale Su zirvesi yapıldı.
Su zirvesinde üniversitemizden, meslek odalarından önemli uzmanlar da çalıştı. Bizim ilgili arkadaşlarımız da belli çalışmalarda yer aldı. Bu su zirvesinin taslak raporunda bazı çok önemli cümleler yer aldı.
Altını çizerek söylüyorum, nedense bu Su Zirvesi'nin de raporu hala yayınlanmadı. Acaba birileri mi yayınlanmasını engelliyor? Bu zirve niçin yapıldı? Bakın size birkaç cümle okuyayım. Bizim Atıkhisar Barajımızdan bahsediyor; 'Atıkhisar Barajı'nın orta mesafeli koruma alanı içerisinde hiçbir madencilik faaliyetine izin verilmemesi, asit kaya drenajı oluşturma potansiyeli bulunan metalik madenlere ise havzanın tamamında izin verilmemesi'. Yani yakın, orta, uzun mesafeli koruma alanı dahil Havza'nın hiçbir yerinde izin verilmemesi' diyor ki, bu yapılması istenen projelerin hepsi metalik madenler, asit kaya madenciliği. Suyumuz için madenler çok ciddi bir tehdit. Çanakkale Su Zirvesi Raporunun yayınlanmasını ivedilikle bekliyoruz. Sonuç olarak biz toprağımızı, ağacımızı, suyumuzu koruyacağız.
Bu mücadeleyi asla ve asla bırakmayacağız. Belli ki şunun farkında değiller; bu projelerin hepsi ciddi şekilde yeraltı ve yer üstü sularımızı tehdit ediyor. Barajlarımızı tehdit ediyor. Geleceğimizi tehdit ediyor.
Atikhisar Barajı'nı ve Bayramiç Barajı'nı besleyen çayların ağır metallerle zehirlendiğini düşünün. Yer altı sularımızın yok edildiğini düşünün. Bu projelerin sularımızı azaltacağı, yok edeceği kesin. Buna kimin nasıl bir hakkı olabilir? Eğer korursak, insanlığa binlerce yıl hizmet edecek bir ekosistem burası.
Madencilik su kaynaklarını en çok tüketen faaliyet. Susuzlaştırma yapmak zorundalar. Ama bizim de en çok ihtiyacımız olan şey su. Hem bizim içme suyuna ihtiyacımız var hem toprağın, tarımın suya ihtiyacı var. Hayvanların, tüm canlıların suya ihtiyacı var. O sular ağır metallerle, asit kaya drenajıyla kirlendiğinde tarımsal sulama ne olacak? O yetişen sebzeler meyveler ne olacak? Hayvanlar ne olacak? Bizim önceliğimiz her zaman olduğu gibi su güvencesi ve Kaz Dağları'nı korumak.
Kaz Dağları çığlık atıyor. Bunu her zaman söylüyoruz. Bunu bütün dünya duydu. Sorumluluk sahibi olan herkes duydu ama iktidar sahipleri duymadı bu çığlığı.
Bin Pınarlı İda'yı, Kaz Dağları'mızı, toprağımızı, suyumuzu, barajımızı ve havzamızı korumakta kararlıyız. Bir daha tekrar ediyoruz; barajlarımızın su kaynaklarımızın koruma sahası içerisinde, havzası içerisinde metalik madenciliğe asla müsaade edilmemeli ve doğa korunmalıdır. Biz doğadan yanayız. Biz yaşamdan yanayız. İşte ne güzel su yaşam, adalet diyoruz. Kamu yararından, halktan ve hukukun üstünlüğünden yanayız. Haklı olan, iyi olan kazanacak, bu kötülük kaybedecek. Biz de bu süreci yakından takip edeceğiz.
Özellikle meslek odalarımızla, sivil toplum örgütlerimizle, çevre mücadelesi veren herkesle ve Çanakkale halkıyla birlikte bu süreci yakından takip edeceğiz. Bu müstesna ve olağanüstü coğrafyaya, Bin Pınarlı İda'ya ihanet etmeyin”.